Onur Baştürk: “Avradım” lafı sert bir laf, evet fakat sonra yazdıklarını sevdim ben. Silmesini manasız buldum.
Ömür Gedik: Evet, “avradım” sözü o kadar antipatik ki insanlarda öbür paylaşımı kaldıracak güç kalmamıştı. İdo’nun sildiklerinde bir şey yoktu tahminen ancak “avradım”ın antipatikliğine kurban gitti sanırım.
Orkun Ün: Toplumsal medya trolleri yüzünden çekinmiştir, neden olacak ki diğer? İki insanın birbirine hitap haline de karışmayalım, o kadar da değil. “Avradım” yazdığı için kesin reaksiyon gösterenler olmuştur. Halbuki paylaşımında “seni sevmeye doyamıyorum” diyor, “sana daima açım” diyor. Ne hoş kelamlar…
Savaş Özbey: Silmesi âlâ olmuş, güzel bir paylaşım değil bence. Sanırım “avradım” gafını örtmek, eşine aslında ne kadar bedel verdiğini göstermek için yaptığı bir paylaşımdı ancak onu da eline yüzüne bulaştırdı. Yazdıkları, lakin karşındaki beşere söylenebilecek, iki kişi ortasında mahrem kelamlar. El âleme açmanın bir manası yoktu.
Kelebek muharrirleri Onur Baştürk, Ömür Gedik, Orkun Ün ve Savaş Özbey, geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan olaylarını masaya yatırdı…
90’lar samimiyeti,
aile bağları ve Ayvalık
Kanal D’nin İclal Aydın’ın romanından uyarlanan yeni dizisi “Üç Kız Kardeş”, 22 Şubat Salı akşamı başlıyor. Çekimleri Ayvalık’ta yapılan ve öyküsü 90’lı yıllarda geçen diziyle ilgili heyecan büyük. Yorumlarınızı alalım…
Onur Baştürk: İclal Aydın romanından uyarlamaysa o iş esasen yeterlidir. Çok duygusal, dramatik, çatışması kuvvetli bir iş izleyeceğiz üzere geliyor. Yolu açık olsun.
Savaş Özbey: Periyot dizilerinin en hoş yanı, seyrettikçe “Aa şu da vardı, hatırladın mı, bu da vardı” diye bizi o günlere götürmesi. Bir de dizinin geçtiği 90’lar tanınan kültürün patlama yaptığı yıllar. Kim bilir neler neler hatırlayacağız…
Orkun Ün: 90’lar, o periyodu yaşayanlar için çok keyifliydi. Yetişemeyen yeni kuşak için ise merak konusu. İclal Aydın’ın kitabından uyarlanan bu dizi 90’ların havasını verecek bize, aile bağlarının kıymetini iliklerimize kadar hissettirecek.
Şöyle bir şey hayal edin; 90’lar samimiyeti, aile bağları ve Ayvalık… Bu üç öge ‘Voltran’ı oluşturmuş ve ortaya bu türlü bir dizi çıkmış.
Ömür Gedik: 80’ler, 90’lar müzik dünyasında olduğu üzere romanlarda, dizilerde, sinemada da çok pahalı. O kaliteli, sevinçli, hepimizin anıları ile süslü periyoda duyulan hasret bu diziyi üstlere taşıyacaktır.
Bu kıyafet olayı çok uzadı
Orhan Gencebay, ‘sahne kostümleri’ için “Bu edeple ilgili, akılla ilgili” yorumunu yaptı. Gülşen de sahnede “Namus” müziğini söyleyip “Ülkemizin müziği olmalı bu. Namuslu görünmek kimlere kalmış!” dedi. Bu yeni ve göndermeli polemik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Savaş Özbey: Orhan Gencebay’ın geri adım atması, “Gülşen’i kastetmedim, o benim evladım” demesiyle polemik son bulmuş görünüyor. Zira bu tansiyondan Gencebay da ziyanlı çıktı; edepten bahsederken vaktiyle Hülya Avşar’a canlı yayında attığı şaplaklar falan ortaya döküldü.
Ömür Gedik: Edep, ahlak ya da namus sahne kıyafetiyle ölçülmez. Herkesin giydiği ya da giymediği de kendisini ilgilendirir. Bu kıyafet olayı çok uzadı sahiden de. Diğer bahsimiz yokmuş üzere her hafta birebir şeyleri yazmaktan bir hâl olduk. Salsak artık bu mevzuyu diyorum. Bir daha konuşmasak. Orhan Gencebay da “Kıyafete karışmak benim haddim değil” demiş sonunda zati.
Onur Baştürk: Gülşen’in sahneden müzikle karşılık vermesi zekice. Lakin artık boş versin, karşılık vermesine de gerek yok. Zira bu kıyafet üzerinden edep tartışması nitekim yetti. Herkes iki laf etmeden duramıyor. Orhan Gencebay neden Gülşen’in kıyafetine dair laf söyleme muhtaçlığı hisseder ki? Çok mu boş vakti var sanki?
Orkun Ün: Vallahi bence Gülşen’e laf atan, günün sonunda ettiği laf ile kalıyor ve pişman oluyor. Gülşen tekrar pusuya yattı, etrafı izledi ve birinci fırsatta yaptı göndermesini. Uğraşmayın şu bayanla, bırakın istediğini yapsın. Hem baksanıza kimseden lafını esirgemiyor Gülşen…
Tutarsızlık testi
Edep tartışmasının üzerine Orhan Gencebay’ın Hülya Avşar’ın poposuna şaplak attığı arşiv manzaraları toplumsal medyada yayıldı. “Arşiv unutmaz” diyenler haklı mı, yoksa abartıyorlar mı?
Onur Baştürk: Arşiv unutmaz doğal. Ortaya çıkarırlar bir anda geçmişte yaptığın şeyi. Bazen maalesef itibarsızlaştırmak için, bazen de bu türlü yaman çelişkiyi göstermek için.
Savaş Özbey: Hiç abartmıyorlar. Arşivin bu türlü makûs bir huyu var işte: Tutarsızlık testi üzere. “Madem o denli, pekala bu ne?” diye şak diye çıkarıyor önünüze.
Orkun Ün: Arşiv unutmaz alışılmış ki. Dakikalar içinde o imgeler yayıldı toplumsal medyada. “Ne yaptın be Orhan Baba!” diye bildiriler atıldı. 1 gün boyunca amaç tahtasında kaldı Gencebay.
Esasen sonraki gün de çıkıp “Ben yanlış anlaşıldım, Gülşen benim evladım. O denli demek istemedim” dedi. Ben bu noktada şunu da söyleyeceğim; Orhan Gencebay şık bir hareket yaptı. Yanılgısını fark etti, çıkıp özür diledi. Bu çok kıymetli bir ayrıntı.
Ömür Gedik: Arşiv unutsaymış keşke. Fakat işte anında, alakalı alakasız geçmişte ne varsa bulup çıkarıyorlar.
K-Pop solistlerini
örnek al Aleyna
Aleyna Tilki, yeni klibinin çekimlerinde bikini ve file çvrapla kamera karşısına geçti. Sizce yakışmış mı bu klip usulü?
Savaş Özbey: “Biz evvelce smokinle klip çekerdik” diyenler çıkabilir. Ben beğendim. “Açım, aç” diye paylaşım yapmıştı. Bu son kıyafet eski göbüş ve basenle olmazdı.
Onur Baştürk: Hiç yakışmamış. Styling tek sözle berbat. K-Pop solistlerine baksa ve onları örnek alsa keşke.
Ömür Gedik: File çorap ve mayo farklı bir kombin. Aleyna’nın fiziği hoş, diğerinde olmazdı tahminen lakin ona yakışmış.
Orkun Ün: Ben bayıldım! Üstelik çektirdiği ancak şimdi paylaşmadığı fotoğraflar da var, biliyorum. Görme fırsatım oldu. Aleyna bahar aylarında yeni bir İngilizce müzik çıkaracak. Duyduğum, bu müziğin ‘çok farklı’ olacağı ve yeri göğü inleteceği…
Mehmet Günsür’ün İtalya geçmişi
daha eski ve esaslı
Mehmet Günsür, kızı Cloe ile rol aldığı, İtalya’nın Rai-1 kanalında yayınlanan “Lea” dizisiyle 5 milyon kişi tarafından izlendi. Bu muvaffakiyete ne diyorsunuz? Can Yaman mı, Mehmet Günsür mü sizce?
Orkun Ün: Mehmet Günsür uzun yıllardır orada yaşıyor. Muhakkak bir hayran kitlesi var. E Türk dizilerinin İtalya’da gördüğü ilgi de muhakkak. Hâl bu türlü olunca Mehmet Günsür, Can Yaman, Kerem Bürsin üzere isimler İtalya medyasında sıkça yer buluyor. Ancak Can Yaman ile Mehmet Günsür ortasında bir tercih yapacaksam, Mehmet Günsür’ü seçerim.
Ömür Gedik: Mehmet Günsür’ün İtalya geçmişi natürel ki Can Yaman’dan çok daha eski ve esaslı, biraz şenlik üzere yani. Lakin İtalya’da Can’ı da takip eden sağlam genç bir kitle oluştu. Bence “o mu, bu mu” demek yerine ikisini de tebrik etmek lazım.
Onur Baştürk: Mehmet Günsür’ün yıllardır Roma’da sessiz sedasız hem bir hayat hem de bir meslek inşa etmesine hayranım. Diğerleri üzere bağırıp çağırmıyor, kas gösterisi yapmıyor.
Savaş Özbey: Ortalarında 14 yaş yani jenerasyon farkı var, o yüzden kıyaslamak çok gerçek değil. Lakin popülarite açısından bakacak olursak Mehmet Günsür yılların Günsür’ü.
Yedi kat ellerin
dahi haberi vardı
Kral dairesi, Rolls-Royce Phantom, Sakiler kümesi… Oğuzhan Koç, Demet Özdemir’e tüm bu ayrıntılarla şaşaalı bir biçimde evlenme teklif etti. Nasıl buldunuz teklifi?
Ömür Gedik: Geçen hafta “14 Şubat’ı bekleyelim, görelim” diye yazmıştım. Gördük nitekim de. Şaşaalı ve şık bir evlenme teklifi nasıl yapılır, anladık. Mutluluklar diliyorum ikisine de.
Onur Baştürk: Yedi kat ellerin dahi haberdar olduğu bir evlilik teklifiydi. Kral dairesinde Sakiler kümesi eşliğinde teklife ne gerek vardı? Sakiler’in ortada bir çıktığı La Boucherie’ye gitselerdi ve orada teklif gerçekleşseydi madem. Daha samimi olabilirdi.
Savaş Özbey: Şık, zevkli ancak korkulu buldum ben bu teklifi. Elbette dolmuşa bindirip götürmeyecekti kızı yemeğe fakat kendi arabası dışında öteki otomobil ayarlaması falan… Ayrılıktan çabucak sonra gelen bu teklif güya “barışmışken basayım nikâhı, kızı kaçırmayayım” havası estiriyor bence.
Orkun Ün: Teklif hoş. Keşke bir de sürpriz olarak kalsaydı. Nedense biz 1 hafta öncesinden “Oğuzhan, Demet’e evlilik teklif edecek” diye konuştuk, hatta gününü ve saatini bile biliyorduk.
O yüzden Oğuzhan’ın tadı kaçtı bence. Lakin tekrar de unutulmayacak bir teklif yaptı. Ben de tek şeye takıldım; Oğuzhan’ın Demet’i konutundan almaya bir arkadaşının aracıyla gitmesine. Ne gerek vardı?
Kıvanç tarafını seçti
Kıvanç Tatlıtuğ, “Menemen soğanlı mı olur, soğansız mı?” polemiğinde tarafını seçti, soğanlı menemen yaptı.
Nasıl buldunuz menemen paylaşımını?
Orkun Ün: Bir ‘tabu’ yıkılmıştır artık. Soğanlı ve soğansız ayrımı kalmamıştır. Kıvanç’ın menemeninden sonra soğanlı menemen sevmeyenler “Yeter ki Kıvanç yapsın, varsın soğanlı olsun” demeye başlamıştır.
Onur Baştürk:
Dünyanın en gereksiz tartışmasına Kıvanç “soğanlı” diyerek noktayı koymuş.
Savaş Özbey: Başak Dizer’e de yedirdiyse sorun yok. Zira tek bir kişinin soğan kokması kötü bir şey.
Ömür Gedik: Kıvanç bayrağı Vedat Milor’dan aldı, ilerliyor. Vedat Milor’un anketine 500 bin kişi katılmış ve Milor finalde “lezzeti artırmak için soğanlı”da karar kılmıştı. Kıvanç da geleneği bozmadı, doğrusunu yaptı.
