Stüdyodan içeriye elinde tüm çocukların çıldırdığı kocaman Fil Necati ve Kral Şakir oyuncaklarıyla giriyor. Yarattığı karakterler o kadar sempatik ki… Yalnızca çocuklar değil, yetişkinler de onlara kayıtsız kalamıyor. Varol Yaşaroğlu’nun olumlu gücü çabucak ortamı sarıyor. Hayata da bu türlü gülümseyerek bakıyor. Hayatının büyük kısmı güzel animasyon üretmek üzerine heyeti. “Lüks bir otomobil mı âlâ bir animasyon sineması mi” diye soruyorum, “Kesinlikle uygun bir animasyon sineması bana daha fazla zevk verir” diyor.
* Çizgi karakterlere hayat veren bir adam olarak daima hayal dünyasında mı yaşarsın?
Evet, çocukluğumdan beri (gülüyor)… Beni bir yere bırak, orada çizgi romanlar varsa, onlarla bütün günümü geçirebilirim.
* Nasıl başladı bu merak?
Annem çok ileri görüşlüdür. Ben çocukken çizgi romanlar dersleri tesirler diye düşünülür, çocuklara verilmezdi pek. Fakat o benim ilgimi görüp bana her türlü çizgi romanı aldı. ‘Red Kit’, ‘Zagor’, ‘Mandrake’… Bunlar benim hayal dünyamı çok zenginleştirdi.
* Birinci izlediğin çizgi sinema hangisiydi, hatırlıyor musun?
Birinci göz ağrım ‘Pembe Panter’di, TRT’nin renkli yayına geçtiği devirler… Şu anda ‘Kral Şakir’i yapmamı sağlayan şey de odur sahiden. Daima defterlere, duvarlara onu çizerdim. Büyüdükçe de hayalim onun üzere hem büyüklerin hem çocukların izleyeceği bir şey yapmak oldu. Yani her şey ‘Pembe Panter’le başladı.
* Neydi ‘Pembe Panter’de seni etkileyen?
Çok cool bir havası var, olaylara bakış açısını seviyorum. En berbat olaylarda bile olumluluğunu koruyor, onun üzere olmak isterdim. Bir de Fil Necati üzere, onun üzere dertsiz olmak da güzel olurdu.
* Artık günde kaç saat çizgi sinema izliyorsun?
Çok izlerim, yalnızca çizgi sinema de değil, fantastik sinemaları de severim. Marvel karakterleri favorim, bilhassa Wolverine.
* Bu çocuksu ruhla yaşamak nasıl bir şey?
Bu çocuksu ruhunu kaybetmemek hoş ancak bu, şununla karıştırılmamalı; çocuk üzere değilsin. Yani çocuk üzere adam değilsin. Çocukların içinde merak duygusu vardır ya, o merak duygusu bende kaybolmadı. Birçok insan yetişkin olunca dümdüz işe gidip dönmeyi yetişkinlik zannediyor. İşin merak, tutku, oyun oynama kısımlarını kaçırıyorlar ve bence yanlış bir şey yapıyorlar. Ben bu ikisinin istikrarda olması gerektiğini savunuyorum.
* Çizgi sinemaların naif dünyasında yaşarken o dünyadan çıkıp bu dünyanın gerçekleriyle yüzleştiğinde ne hissediyorsun?
Hayata bakışım genelde müspet. Şahsî farkındalığımın da artık yeterli olduğu bir dönemdeyim. Genelde tahlil odaklıyım. Hislerimle mantığımı paralel yürütmeye çalışırım. Bir sorun varsa ve çözülebilecek bir şeyse, tamam. Lakin onun dışında çok fazla kendimi paralamam.
* Çok pozitifsin, hayatı bu türlü yaşamak tekrar de güç değil mi?
Daima gülen, Polyannacı biri değilim. Tabiiki benim de acı çektiğim vakitler oluyor ancak bunu da ilerlemenin bir yakıtı olarak görüyorum. Hiçbir vakit acıyı beni yıpratan bir şey olarak almıyorum. Ben de birçok yanılgı yapıyorum, bu yanılgılara üzülüyorum fakat bu yanlışların üzerinde çok durmuyorum. Çabucak o yanlışlardan ders alıp önüme bakıyorum.
* Pekala, bu işin bayanlara cazibeli gelen bir yanı var mı?
“Kadınlar mizah yapanlardan hoşlanır” diye bir rivayet var. Evet, etkilediğim bir kişi var, o da eşim Aslı (Çini)… Onun bana ‘Kral Şakir’ çıktığından beri inanılmaz dayanağı olmuştur. Zira o da daima çok inandı. Hatta sinema sinemalarının yapılmasını da daima o istedi.
Beşerler farklı kültürlerin içeriklerine ilgi gösteriyor
* Bu sene Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iklim krizine karşı çabayı desteklemek maksadıyla ‘Şirinler’ ve ‘Angry Birds’ dışında bir de ‘Kral Şakir’i projenin modülü olmaya davet etti. Bu gelişme nasıl yaşandı?
Kalkınma Programı’nın Türkiye’deki temsilcisi Faik Uyanık, ‘Kral Şakir’i farklı ülkelerde de global emelleri doğrultusunda yayımlamak istediklerini söyledi. 17 global emelleri var: İklim aksiyonu, sudaki hayat, karasal ömür, erişilebilir ve pak güç, toplumsal cinsiyet eşitliği, nitelikli eğitim üzere… Biz de o emelleri bir takvimde topladık. Her sayfada bu maksatlara işaret eden bir karikatür var. Çocuklar onlara baktıklarında global maksatları alıyor. Kimilerinin üzerinde de barkod bulunuyor, telefona okuttuğunuzda karşınıza bahisle ilgili ‘Kral Şakir’ görüntüsü çıkıyor. Takvimin kapağı da Kral Şakir’in sürdürülebilir bir dünya bildirisi veren son sineması ‘Geri Dönüşüm’ün afişi…
* Yeni sineması ne vakit izleyeceğiz?
Mart sonu üzere bitmiş olacak. Vizyona mı girecek, bir dijital platformda mı olacak belirli değil.
* ‘Kral Şakir’ artık ‘Şirinler’ üzere bir dünya markası oldu mu?
Türkiye’de katiyetle bir numaralı çocuk ve aile markası. Şu anda 23 ülkede, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yayımlanıyor. Cartoon Network dünyada birinci sefer 8 başka lehçeye de çevirdi. Avrupa ve Amerika’ya da açılımımız güçleniyor. Dünya markası olmaması için hiçbir neden yok.
* Neden beşerler farklı ülkelerde de olsalar bu kıssaları seviyor?
Şu an işlediğimiz mevzular, her ne kadar bir Türk ailesini yansıtsa da aslında üniversal…
Zati Amerikalılar çizgi sinemalarında kendi kültürünü, Japon animeleri kendi kültürlerini anlatıyor. Bence dünyada şöyle bir trend de var: Beşerler farklı kültürlerin öykülerine, içeriklerine ilgi gösteriyor. Zati Türk dizilerini de biliyoruz, bütün dünyada artık çok beğeniliyor.
Fil Necati kadar şirin diğer karakter dünyada çok az
* Bir çizgi sineması izlenir yapan nedir?
Çok parametresi var ancak bence en değerlisi karakterler. Çizgi kalitesi de çok çok değerli. Benim çizimlerim şu an dünyadaki birçok çizgi karakterle yarışır, Fil Necati kadar şirin öbür karakter dünyada çok az.
* Neden başkarakterin ismi Şakir?
O manada da bir aksi köşe yarattık. Beşerler evvel anlayamadı. Artık imza gününe gelen çocuklar “Ben çocuğum olduğunda ismini Şakir koyacağım” diyebiliyor.
* Neden konuşturmak için hayvanları seçtin?
Hayvanları çok seviyoruz. Aslında La Fontaine’den beri de hayvanlar insanlara her vakit anlatımda çok sıcak gelmiştir. Bir de çocuğun çizgi bir insan karakteriyle özdeşleşmesi bir hayvan karaktere nazaran daha zorlaşıyor.
* Kitaplar ve sinemalar de çok ilgi görüyor. Onlarda nasıl sayılar elde ettiniz?
Kitaplarımız 5 milyon okuyucuya ulaştı. Bu hakikaten önemli bir sayı. 10’uncu kitap pandemi ortamında çıkmasına karşın birinci kademede 200 bin basıldı.
‘Kral Şakir Korsanlar Diyarı’ sineması 2 milyon 100 bin şahısla Türkiye’de animasyon kısmında ‘Buz Devri’ sinemasının rekorunu kırarak tüm vakitlerin en çok izleneni oldu.
* Bütün bu muvaffakiyetlerin karşılığını 2016’dan bu yana maddi olarak da aldınız mı?
Bu izafi bir durum (gülüyor). Fakat benim için yararın manası bir sonraki sinemamıza yatırım yapmak. Hakikaten hayata bakışım bu… Yatım, katım olsun, dolaşayım üzere kederlerim hiç yok. Aslında tatil özürlü bir adamım. Eşim Aslı (Çini) beni sürüklemese konuttan çıkmam. Dünya çapında bir marka yaratmak en büyük mutluluğum olur.
* Pekala geliri varsa, neden bu türlü bir dal ülkede yok denecek kadar az?
“Biz de bir animasyon dizi yapalım, kabul ettirelim, acayip para kazanırız” üzere bir durum yok ortada. Bir animasyon projesi için animasyoncular, seslendirmenler vs. için birçok insan çalışıyor… Maaşları, sigortaları derken kanalın verdiği para bunu asla karşılamıyor. Birçok vakit krediler alarak sürdürebiliyorsunuz. Bu sebeple, sabırla gerisinde durulması gereken
bir iş. Yurtdışında bir teşebbüste bulunan
beşerler bazen 5-10 sene para kazanmamayı göze alabiliyor. Ben de çok
uzun yıllardır Türkiye’de bir animasyon kesimi olsun diye uğraş ettim.
20 sene para kazanmamayı göze alarak bu işe başladım. Ne vakit ki işinizin sahiden bir marka kıymeti oluşuyor, o vakit lisanslı eserleri yapılıyor, para kazanılıyor. 50’nin üzerinde şirketle işbirliğimiz var ve kitaptan oyuncağa, dokumadan kırtasiyeye 300’ün üzerinde ‘Kral Şakir’ lisanslı eser var. Bu manada Kral Şakir yabancı lisanslı eserleri geçerek Türkiye’nin bir numaralı çocuk ve ailesi markası pozisyonuna yükseldi.
* Bundan sonra neler olacak?
‘Kral Şakir’, metaverse’e girecek, NFT’lerimiz olacak. ‘Kral Şakir’in tema parkları kuruluyor. Ayrıyeten ‘Süper 1 Takım’ isminde ‘Kral Şakir’e kardeş yesyeni bir animasyon dizimiz ilerliyor. Babymall firması için yarattığım muhteşem bir animasyon bebek karakterim de var: Bebektif!
Bizim güçlü yanımız mizah
* Şiddet sahnesi olan içerikler gündemde. Sen çocuklar için nasıl bir yol izliyorsun?
Birçok yabancı çizgi sinemada çok şiddet eğilimleri var. Bazen nitekim çocuklara ziyanlı olabilecek yayınlar çıkıyor. ‘Kral Şakir’ bu manada tertemiz…
* Sizin işlerin en cazip yanı ne?
Bizim güçlü yanımız mizah. Çocuklar hem kendileri çok gülüyorlar
hem de anne-babalarını buna ortak edip ailece gülüyorlar.
* Çocukların güleceği şeyleri nasıl yakalıyorsunuz?
Olağan ‘Kral Şakir’in gerisinde devasa bir grup var. Ben bunun görünen yüzüyüm. Ortağım Berk Tokay, Haluk Can Dizdaroğlu çok kreatif beşerler ve hepsi çocuk ruhlu. Esasen daima oyun oynarız, çocuklarla diyaloglarımız çok âlâ. Çocuklarla birebir şeyleri okuyoruz.
* Çocuğun var mı?
Bizim çocuğumuz şu anda Kral Şakir. Çocuklarla çok iç içeyiz, hakikaten de gittiğim her kentte benim çocuklarım var. İnanılmaz bir sevgileri var, o doyumu onlardan alıyoruz.
Animasyon dünyasında biraz ileriden gidiyordum
* İzmir, Gültepe’de doğdun… Çocukluk denince birinci hatırladığın şey ne?
Orası kurtarılmış bölgeydi. 12 Eylül vaktinde tankların, panzerlerin girdiğini hatırlıyorum. Bayağı çatışmaların yaşandığı bir yerdi. Ancak sıcak mahalle ve komşuluk bağlantılarını de derinden hissettiğim bir ortamdı.
* Nasıl bir çocukluğun oldu?
Babam merhum oldu, gemilerde makinist olarak çalışırdı. Uzak ülkelere masraf, bana Türkiye’de olmayan figür oyuncaklar getirirdi, onlar benim hayal dünyamı çok tetiklemiştir. Annem konut hanımı. Ben sokakta oynayarak büyüdüm. Mesela karnımız acıkınca komşumuza giderdik, ekmeğe margarin sürer, üzerine şeker döker verirdi. Saklambaçlar, koşturmacalar…
* İTÜ İnşaat Mühendisliği okuyorsun. Neden o kısmı seçtin?
Aslında İTÜ İnşaat üzere bir yeri kazacağımı zannetmiyordum (gülüyor). Fakat İTÜ İnşaat’ı kazanınca kolunda altın bilezik olur üzere koşullandırmalarla okula girdim. Ziyanı da olmadı. Analitik niyetin şu anki işimi yapma biçimime çok tesiri vardır. Ben bir sanatçı üzere düşünüyorum ancak kalabalık bir takımız, 20’ye yakın işçimiz var ve şirketi yönetmek durumundayım. Okul sayesinde aslında hepsinin karması bir kişilik oluştu diyebilirim.
* Erdil Yaşaroğlu ile akrabalığın var mı?
Erdil benim kuzenim, dayımın oğlu. Annemle babamın soyadı tıpkı. Bu yüzden Erdil’i amcamın çocuğu sananlar oluyor. Üniversiteye başladığım birinci devirlerde bir sene Erdillerde kaldım. Ona karikatürü birinci aşılayan da ben oldum. Erdil “Ben Varol’u kıskandım, onun karikatürlerini kopya ederek başladım” der esasen. Ancak alışılmış Erdil’de o potansiyel olduğu için hakikaten Türkiye’nin bir numaralı çizerlerinden biri haline dönüştü.
* Pekala başlarda yüzüne kapıların kapandığı oldu mu?
Hayatım yüzüme kapanan kapılarla geçti. O kadar çok projem vardı ki… 100’e yakın sunumumuz olmuş birinci yıllarda ve hiçbiri kabul edilmemiş.
Her yere gidiyor ve her yerden geri çevriliyordum. Ukalalık üzere algılama lakin çizgi animasyon dünyasında biraz ileriden gidiyordum. Mesela “Olmaz bu” diyorlardı fakat birkaç sene sonra söylediklerim trend oluyordu.
* Umudunu hiç kaybetmedin mi?
Hiç kaybetmedim. “İşinizi oyuna çevirin, sonsuz tatile çıkarsınız” derler ya… Ben o baştayım. Bu işi büyük zevkle yapıyor, seyahati hoş
geçiriyorum.
